BİR YILDIZ PARKI ÇEKİMİ...

Günlerden Cumartesi, Kırk Haramiler takılır Ali Baba'nın peşine doğru Yıldız Parkınnaa fotoğraf çekmeye.E tabii bende bir Kırk Harami olarak çekimdeydim geçtiğimiz Cumartesi. Hava yağmurlu, normalde bir insan yavrusu bana dese ki hadii bi gel gidelim de şöylee Yıldız Parkında gezelimm deseee, boş boş bakar, arkadaş o bakışı yorumlarken ben uçan tekme atarım.Yani atmam da attığımı hayal ederim en azından.Ama konu fotoğraf olunca burdan Ağrı'ya kadar yürürüm.( Yalan, en fazla iki semt bilemedin üç semt yürürüm, yağmurda hele hiç yürümem :))

Yağmur olunca ben dengemi şaştım tabii elimde biz bez bi resim çekiyorum bi makineyi siliyorum, aman su kaçmasın vaziyetindeyim. Bazı yerler kaygan normalde kadın milleti aaay düşsem bir yerim kırılırsa yüzüme bir şey olursa diye kurar ben makineyi düşünüyorum, düşsem nasıl bir hareketle makineyi kurtarırım derdindeyim. Makine ve ben çekimdem sağlam döndük Allahtan. Dönüşte annemlere gittim dayım orda, üst baş çamur, şööyle bir baktıı inşaattan mı dedi, yok çekimden dedim, inşaatçı mı çekmek istediler dedi, maşallah ailede herkes bi değişik, yok yok. Ahh bak böyle deyince bizim ailede ki karakterleri bi anlatasım geldi, bir yazımı da ona ayırayımm. Neyse çekiminden sonra düşündüm, millet kedisine köpeğine isim takar ben fotoğraf makineme isim takıcam yakında, nasıl bir bağlanmaksa heee heeyt.

Yazı burda biter, giriş var gelişme var sonuç yok. Sonuç fotoğraflar işte.









ÖĞ-RE-Nİ-YORUM...

Bir kaç gündür yazamayınca aklım kaldı burda ey sevgili okur. Ha bugün ha yarın derken konular birikti fakaat ben bir türlü dökemedim bunu klavyeye. İşte şimdi zaman o zaman. Hemeen kısa kısa bir tavsiyede bulunup kaçacağım...


15 gündür ingilizce öğrenmek için bir program kullanıyorum. Yaa ben mevzuya böyle girince kendimi seyyar satıcı gibi hissediyorum. İçimde var arkadaş pazarlama ruhuu, geeel vatandaaaş geeel ingilizce sete geel koooş koooş. Neyse dur vatandaş koşma bir sakin sakin anlatıyım ben. Program işte bu, görselde gördüğünüz gibi.




Dyned adı gördüğünüz üzere. 15 gündür, hemen hergün 45 dakika 1 saat çalışıyorum. Ne yalan söyleyeyim çok sevdim ve öğrendiğimi farkettikçe daha da keyifli hale geliyor. Programın mantığı şu bir çocuk nasıl Türkçe konuşmayı öğreniyorsa siz de aynı şekilde İngilizce konuşmayı öğreniyorsunuz. Dinliyorsunuz, sürekli dinliyorsunuz. Mikrofon ile tekrar ediyorsunuz duyduklarınızı ust uste. Kendi sesinizi dinliyor, telaffuzunu kıyaslıyorsunuz. Yazma yok okuma yok, görsel ve işitsel yollar beyninize beyninize giriyor program. Çok zevkli, sıkıcı olmuyor. Zaten kullanım kılavuzunu iyi okursanız çok daha kolay oluyor işiniz. Bir eğitmeniniz var 15 günde bir arayıp sorularınızı soruyorsunuz ve onunla da İngilizce konuşuyorsunuz. ( Ben ilk kez bu hafta aradım İngilizce sözlüden yırttım, programı nasıl kullandığımı bir anlattım bir anlattım eğitmen ölee kullanmamıştı vallahii :D , alt yazıda mesaj geçiyorum heey heey eğitmeeen disiplinini kendi şeeeden insanım been ) Bir üniteyi bir kez çalışmak bitirmeniz anlamına gelmiyor, sistem yaptığınız her şeyi kayıt ediyor ve tekrarlarınız o konuyu çalışma yüzdenizi etkiliyor. Benim derdim iş için kullanmak değil tabii sevgili okurcum, Zeynep'in  öğretmeni var  adı Casaduruşşş ( Çocuklar öyle diyorlar :D) derdim onun anlattıklarını anlamak. Kadın iki kelime ediyor, üçüncüden sonra benim boş bakışlar başlıyor. Bu böyle olmaz dedim bir gün Casanduruşş bize çocuklarla ilgili sunum yapınca, o sundu sunmasına da ben anlamadım çocukum ne yapıyor onunlaa. Böyle de bir çözüm buldum kendime. Ha bir Beyrut maceram oldu, onda da lavabo nerde diye sordum, Allaah oldu yahuu tamamdır dedim, adam tarif ettiii. Etti de keşke bir anlayaydım. Yani lazım bu lisan arkadaş, ya öğrenicez ya öğrenicez. Buyrun deneyin, vala para falan almadım onlardan, haberleri bile yok yazdığımdan. Ama dur söyliyim de belki bir sonra ki 3 aylık programı bedava alırım :D Derim ki ben diyim 1.000.000 siz deyin 11 okur var, hepsine anlattım vallahii Dyned'ciğim. Yaaa...

BÜYÜYORSUN...

Bir can getiriyorsun dünyaya, canına can katıyor o yaşadıkça,büyüdükçe. Bir aşk kaplıyor içini, tarifsiz. İyi ki doğdun diyorsun her gün, o da sana tatlı sesiyle iyi ki benim annem olmuşsun diyor. Kimsenin sevmediği kadar seviyor seni, sen kimseyi sevmediğin kadar seviyorsun onu. Karşılıksız, beklentisiz, saf, tertemiz... İyi ki doğdun Zeynep'im, iyi ki benim kızımsın...



Bugün okulda Zeynep'in doğumgününü kutladık. Miniklerle iç içe o kadar eglendim ki, harika bir dünyaları var onların, bayıldım. ( Ee hiç 12-13 çocukla aynı ortamda bulunmamıştım :D) Nefis bir pasta yaptırdım, üzerinde Zeynep'in istediği çizgi film kahramanları ve kendisi vardı :) Buyrun Zeynep'in pastada ki hali... Yanında Tiger vardı aslında ama malum çocuklar Tiger'iin kafasını hooop bir çırpıda alıverdiler üzerinden. En son şu dialog vardı ; ' Ben üstünde ki kızı yiyceeeeğmmm', ' Hayıyyy o Zeyneeep yenmezzz, üzülürrrrr' :D



 
 
Pastanın tamamı da bu şekilde. Lezzeti de nefisti. Pastayı Nesrin Tong yaptı, kendisine internetten ulaşabilirsiniz. İstediğiniz figürü yapabiliyor, siz üzerinde olmasını istediğiniz kişinin resmini yollayın yeter, Nesrin Hanım hayalinizde ki pastayı üretiyor. ( Pastaları evden teslim alıyorsunuz, bunun için de Soyak Göztepe'ye gitmeniz gerekiyor )
 
 
 
İşte miniklerden bir kaç kare, çok keyifleri yerindeydi :D
 
 
 
 
 
 
 
Sevgili blog okuru, yazan anne olunca ara ara böylee duygusal içerikli, çoluk çocuk konseptli yazılara denk geleceksiniz, bekarsanız diğer yazılara çocukluysanız bu yazılara bakınız, herkese bir şey var burda herkesee... Sevgiler ve de saygılar... Zeynoooo bir gün burayı okursan bil kiii seni çoook seviyorummm sarışınnnnn....



3-6 YAŞ ÇOCUKLAR İÇİN...

Bugün size Zeynep için 1 hafta önce aldığım ve sevdiğim bir ürünü anlatmak istedim. Yani bana dün evde olduğumdan bana sokaktan bir malzeme çıkmadı bende bunu yazıyorum demek oluyor bu.Bu ürün - burda blog yazarı kendini Kadıköy - Eminönü vapur satıcısı gibi hisseder, tam da şu an- 3-6 yaş çocuklar için. İlk telefonla aradıklarında içimden anlattıkları bir bitsede hayır desem kapasam demiştim, aynen de öyle yaptım. İkincisinde arayan kız konuya öyle yerlerden girdi ki ben başka ne var elinizde diye sorar oldum sayın okur...İşte görseliiii ;
 
 
 
Bu aslında okul öncesi hazırlanmış bir eğitim programı, aileyi de ne yapması gerektiği konusunda yönlendiriyor. Sabiha Paktuna danışmanlığında hazırlanmış. Anneler bilirler bu ismin etkisini, duyunca bir dikkat kesilirsiniz.
 
 
 
 
Biz Zeynep hergün bir dergi çalışıyoruz, içeriğinde eşleştirmeler, çizme yeteneğini geliştiren, algısını arttıran bazı çalışmalar var. Aslında en çok sevdiğim tarafı ne biliyor musunuz ? Zeynep onlar ödev zannediyor, her akşam ödev yapmayacak mıyız diyor, sorumluluk duygusu gelişiyor böylece. Ayrıca ben de bu dergiler sayesinde her akşam onunla birebir vakit geçiriyorum, çok da keyif alıyorum. Yani kaliteli vakit ve vicdan durumlarıı.Tabii herkesin beklentisi farklıdır ama beni tatmin etti. İnternetten siz de bakıp alabilirsiniz. Veee ben bunları yazarken arka odadan bir çığlık duyulur, Zeynep uyanır, bu yazı da burda biter. Bugün Zeynep'imin doğum günü, yaniii bugün ona dair bir yazım olacaaak elbeeet...
 
 
 
 
 
 
 
 

GÜNÜN TEYZESİ...

Bugün bir fotograf kursunda verilen photoshop atölyesine katıldım. Önceden görüştüğüm için eğitmen ile atölyede kaç kişi olacağını biliyorum, toplam 3 kişiyiz. Eee tabii ben memnun oldum, az kişi eğitmen ile daha çok iletişim, daha çok soru, hatta amacından saptırıp fotoğrafla ilgili kafaya takılan soruları araya sokuşturma demekti bu benim için. Bir heves gittim, kapıyı açtımmm, içerdee bir eğitmen bir been bir teyzeee. İşte subjecte ki teyzee tam da bu teyzee oluyor. Derse başladık.Ben araya tabii heeemeeen ilgisiz konularla ilgili sorularımı sormaya başladım, cevaplarını da aldımm tabii ohh misss gibi. Neysee teknik kısma geçmeye başladık ki işte o anda yaşam durdu, benim beynim hafiften bi pirelendi, bi bitkisel hayat moduna girer gibi oldumm ama çaktırmadım. Bu günün teyzesi konular başlayınca start tusu nerdee dedi, demez olaydı, eğitmen şöylee bir baktı hımm geliyorum yanınıza dedi, eğitmenin iç sesi de devenin nalı tiyzeciğimmm ne işin var photoshaaap da acebaaa dedi, yani günahı boynuna ben dış görüntüden bunu yorumladım.Neyse adam gayet profesyonel anlatıyor.' Bakiniz bu start tuşu, burdan bir defa tıklıyoruz, bu adoba' Günün teyzesi hımm anladım dedi. Ben o arada nerdeyse facebook da ki iki günlük tüm bildirimleri okudum, bir iki makine fiyatına baktım. Neyse sakin insanım ben, bende iç ses aha malzeme çıktı diyor, memnun yani durumdan. Eğitimin devamı şöyle geçti ' Size iki kere tıklamayın dedim, iki kere tıklayınca olmuyor bakın, bakın olmuyor, iki değil, durun mause vereyim, bakın ma use, tık, bakın tek tık ' Atölye 3.5 saat sürüyor, 2 saat teyze ile eğitmen arasında geçiyor, kalan 1.5 saat siz de dahilsiniz konuya durum o yani. Eğitim bittiğinde teyzenin yorumu şu oldu ' bu benim hiç kafama yatmadı ' Teyze sende bizim kafaya yatmadın da çektik, hadi şimdi çektik devamı da var bunun. Blog açtım dedim eğitmene çok yeni dedim, o da aslında bu sistemden site yapsan falan diye anlattı, teyze o arada sen bana bir pis bak, sanırsın biz hoca ile örgüt kurcaz planlama yapıyoruz. O bana öylee bakıncaa içimde ki şeytaaaan hop uyandı, ahaa bunu yaz bunu yaz akşama bloga dedi. Bak eve geldim 5 saat dayandım seytan'a, onun da ikna gücü çok iyi napıyım. Teyze bugün eve gidicek ' beeey beeey bugün çok şey öğrendim çok faydalı oldu, eğitimde bir de kız vardı salağın teki - o benim bak beni anlatıyo utanmadan, ben ona hiç salak dedim mi sayın okuyucu - çalışmıyormuş da iştee fotografla uğraşıyormuş da aaah aaah ne biçim bu zamane gençleri, ben yiiiirmii beeş yıl çalıştım el kapılarında aaah aaah' Tabii amca bu arada uyumuş göz açık ama timsah gibi yılların tecrübesi. Neyse sayın okur benim atölyeden öğrendiğim ise adobe diye bir program var, var işte. Teyze ile Cuma günü yine görüşcez, onu izlemeye devaaam edin....

PANDORAMMMM...

 
 
Muhtemelen duymuşsunuz Pandora isimli takıları. Zeynep'e hediye geldi fakat bileğine bol oldu, benim de bileğim ince olduğu için ben kullanmaya başladım.  ( Yaa Zeynep neye niye neye kısmet, ben sen konmayacaksın ya bana gelen şeylerin üzerine, azıcık da ben konayım minik böceek:))Zaten uzun zamandır meraklısıydım daa bir türlü gidip alamamıştım. Çok keyifli aslında Pandora'yı kullanmak.( Resimde gördüğünüz benimki ) Bir dış cephesi,bileklik kısmı var ve siz bu dış cepheye istediğiniz modelleri alıp takıyorsunuz. Üzerinde ki takıları da sürekli değiştirip farklı kombinasyonlar yapabilirsiniz.Yani çiçek motifleri,hayvan figürleri, harfler gibi bi çok alternatif var hatta katalog var ordan seçebilirsiniz. Ben Saat&Saat'de buldum. Bir tane deniz kabuğu, bir tane Z harfi, burcumun simgesini ve bir tane de örgülü bir parça aldım. O gördüğünüz ördek ise Zeynep'e gönderilen parçadan. Fiyatları çok çok uygun değil, gümüş olduğu için tabii. İnternette de satışı var, alın takınnnn şık şıkk... :)
 
Sevgiler...

MAVİ GÖZLÜ DEV...


74 yıl oldu bir Çınar devrileli, mavi gözlü bir dev bu ülkeyi bırakıp gideli.Bugün 09:05 de ülkesine bağlı, Atatürk'e saygı duyan her Türk gibi saygı duruşundaydık. Camın tam önünde. Bundan 2-3 yıl öncesi geldi gözümün önüne.Yine aynı camdan bakarken arabaların durduğunu, insanların arabalarından inip saygı duruşunda olduğunu görürdüm. Bu sabah kimse durmadı, kimse umursamadı. Gözlerim doldu, ağlamak geldi içimden. Çok mu zor geldi bu vatanı kurtarmak için gecesini gündüzüne katan, canını feda etmeye hazır bir lider için 2 dk ayakta durmak.Youtube'dan bir görüntü izledim.4 araba yolun kenarında duruyor, tam saat 09:05 de trafiği durdurup arabalarından iniyorlar ve saygı duruşuna geçiyorlar.Arkadaki arabalardan inen kimse yok, arabanın içinde saygı duruşunda bulunuyorlar - saygı ise bu- kornaya basarak. Nankör mü olduk biz, geçmişizi mi unuttuk. Türk öğün, çalış, güven demiştin. Daha ileriye gitmemiz için, aa Avrupa da bu da böyle biz ne kadar geride kaldık demememiz için. Anlamadık, anlayamadık. Öğün kısmını anladık sadece, çalışmadan öğünür, çalışırken söylenir olduk. Yatmayı seviyoruz, bir adım ileri gitmeyi sevmiyoruz, üşeniyoruz. Arabadan inmeye de üşendik. Varlığını bu ülkeye adamış o büyük lider için araban inip 2 dakika ayakta kalmaya üşendik. Ya da başka hesaplar kitaplar içine girdik. Atam sen rahat uyu, biz çocuklarımıza seni anlatmaya devam edeceğiz, onlara sev ya da say demeyeceğiz, seni tanıyacak, bu ülke için yaptıklarını öğrenecek seveceklerdir seni sayacaklardır. Senin isteğinde bu olurdu eminim aydın, ileri görüşlü, medeniyet arzulayan gençlerin seni sevmesi, sayması. Gerisi de kimin umurunda. Kim korkar hain kurttan...

PEPE VE CALLİO GERÇEĞİ...

Çocukluğuma dair hatırladığım, sevdiğimi düsündüğüm hiç çizgi film kahramanım yok.Sanırım hep sokakta oynayan bir çocuk olduğumdan televizyon izlemek benim için anlamsız geliyordu. Tam böyle amaan kim ders çalışacak azıcık televizyon izleyeyim dediğim dönem geldiğinde ise Annem müdahale ederek ' Aptal kutusu o izleyippp izleyippp durmaaaaaww' diye isyan çıkardı. Burda aptal ben kutu televizyon oluyor dikkatinizi çekerim. Hoş bekliyorum ben de şimdi, Zeynep azıcık daha büyüsün bende bağırıcam ' Aptal kutusu o izlemeee' diye ki bu söz anneden kıza gide dursun bu ailede. Şimdiiii gel gelelim konuya ; bizim evde bir çizgi film gerçeği var ki oyle boyle değil. Şimdi ben bugün bu blog işi ile ugrasırken ki bunu aklıma sokan hayatpaylastikca.blogspot.com sahibi arkadaşıma sevgilerimi de sunmayı ihmal etmeeeem.Evet nerde kalmıştık işte bu blog işiyle ugraşırken içerden halay sesleri geliyordu, ne oldu diye bir bakiyim dedim, ne göreyim.Benim 4 yaşında ki kızım - yani, Zeynep- halay çekiyor, görmez olaydım, benim yüzümden tabiiiii, bloğa bakacağına git çocuğunla iki aktiviye yap di mi, yoook illa uğrasıcaksın bu işlerle.Gittim tabii içeri Zeynep kaptırmış kendini bir güzel, sanki bir akrabasının sünnet düğününde halay çekiyor. Hayır ben cocuk biraz marjinal olsun havasında gezdikce cocuk Anadolu'ya doğru yol alıyor sayın okuyucular.( Kim okuyacaksa, ortada kendini yanlışlıkla takip eden benden başka kimse de yok ) Tamam alsın alsın da bu kadar türkü ve halay bilgisi de azıcık fazla yahu 4 yaşında ki cocuga. Neyse ben Zeynep'i bıraktım kendi haline şöyle bir 10 dakika Pepe'ye baktım, Allah Allaaah, kadroyu kurmuşlar, iki ekmek aldım beş börek aldım, caney caney havaları ile coşmuşlar.Bir şey değil yapımcıları duysa beni taşlayacaklar, Avrupa özentisi diyecekler. Yok vallahi billahi değilim. O Callio var ya ona her gün saydırıyorum.Özellikle anne babasının hastasıyım, hayranıyım. Öyle böyle değil.Çocukta bir anne baba var maşallah huzur dolular,efsunlanmış gibiler, peki Callio'cum, harikasın Callio'cuğum. Bir kez duymadım arkadaş bağırıp kızdıklarını, ne yemiş ne içmişlerse sonsuz sabır almış başını gidiyor. Callio'da bir değişik , bir tez konuluk ' Annen hasta Callio, lütfen odasına girme' diyor babası o da ' Peki Babacığım' diyor. Neeey... Öyle cocuk mu var, var mı, bak varsa söyleyin.Benim ki şu vaziyette ' Annen hasta Zeynep'ciğim bırak uyusun', ' Annneeee annneeee annneeeeee an an an anneee' O son nee narasında ben zaten kalkıyorum hastalığım beynime nüksetmiş oluyor, bu da gelir bu da geçer diye iç sesimlee  şarkılar okuyorum.Günde dört defa Callio seyrediliyor bu evde, tv de yoksa bilgisayardan, o yoksa Dvd'den, artık elde ne var ne yoksa.Cocuk hareket etsin bir spor yapsın derseniz açın bir Pepe hatta Dvd'yı takın akşama kadar sarın yurdumun tüm halaylarını öğrensin çocuk, yok otursun hipnotize olmuş gibi koltukta derseniz Callio'yu takın izlesin.  Haa çok izleyince de uslu olmuyor bilmiş bilmiş oluyorlar. O saçı bir türlü çıkamayan değişik velet öyle çünkü, nasıııl bilmiş. Ama çocuk izlerken sizde de yan etkiler olacak ki bende oluyor. O Callio 'büyükannee bu harika' dedikçe beyninize beyninize girecek sesi, bir taraftan şu memlekette var mı acaba böyle aile diye düşünüp duracaksın.Cocukluğumdan kalma bir çizgi film kahramanım yok demiştim ya bu yasa geldim oldu, olmaz olaydı. İkisinin de tipine gıcığım, Zeynep'in yanında hiç çaktırmıyorum amaa çook sevgi doluyum ' Aayyy peeepee' sesleri geliyor benden.

Daha fazla arkalarından çekiştirmeyeyim iki kahramanımızı. Her ikisine uzun ömür diler, ben Pepe halayına katılmak üzere salona doğru yol alırım.

Sayın okur son cümle şakaydı.Ciddiye alıp blogumun ayarı ile oynamayın.Gönül isterdi ki şu altta bir yaz çıksın ' şu konularda ilginizi çekebilir' yazsın ama nerdeeee....